BAŞAĞRIMI TANIMAK İSTİYORUM
Başağrısı nedir, ne sıklıkla yaşanmaktadır ?
En sık yaşanan nörolojik hastalıklardan birisidir. Yaşam boyu görülme oranı %99 olan başağrısı tüm dünyanın yaşadığı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Neden ben?
Migren başağrılı hastaların üçte ikisinde, gerilim başağrılı olguların özellikle süreğen formunu yaşayanlarda üç kat fazla, küme başağrısı olarak tanımlanan olgularında bir risk olarak genetik yatkınlık vardır yani ailelerinde benzer hastalık öyküsü görülmektedir.
Farklı başağrısı türleri var mı, herkesaynı şeyleri mi yaşıyor?
Başağrıları gruplara ayrıldığında 14 alt grupta sınıflandığı bilinmektedir. Tüm alt gruplar ana gruplarla birlikte değerlendirildiğinde üç yüze yakın alt başlık bulunmakta bu sayı deneyimler arttıkça yükselmektedir. Herhangi bir nedeni olmayan ataklar halinde gelen başağrıları primer ( birincil), herhangi bir nedenden kaynaklanan ( hipertansiyon, beyin kanaması, sinüzit, göz basıncının yüksekliği, kafa tarvması vb), başağrılarına sekonder (ikincil) başağrıları denilmektedir.
Hastaların %90’ı nedeni birincil başağrıları içinde yer almaktadır ( migren, gerilim başağrısı, küme başağrısı gibi), diğer % 10 belli bir nedenden kaynaklanmaktadır.
Aynı hastada birden fazla başağrısı tipi olabilir, yani hasta hem migren hem gerilim başağrısı hemde sinüzit nedeniyle ağrı yaşayabilir. Ya da migren hastasında nevralji dediğimiz elektrik çarpar şekilde kısa süreli ağrılar görülebilir. Diğerinin görülmesi hastanın migren tanısını değiştirmez yeni bir başağrısı tipi de eklenmiştir.
Migren nedir, özellikleri nelerdir?
Her toplumda özellikle yetişkinlerde sık görülen ciddi, günlük yaşamı etkileyen bir başağrısı hastalığıdır. Ailesel yatkınlığı olan kişilerde bazı tetikleyici faktörlere maruz kalındığında (stres, açlık, yorgunluk, yolculuk, hormanal değişiklikler vb) ortaya çıkmaktadır. Tekrarlayıcı özellik taşır ve bu tekrarlar kişiden kişiye değişir. Hastaların büyük bir çoğunluğu tetikleyicilerin sonrasında ya da kendiliğinden gelişecek olan ataklarının yaşanacağını hissederler, bu bazen değişen iştah, huzursuzluk, kişilik değişikliği, çökkünlük, alınganlık, coşku, boyunda gerginlik, çabuk yorulma gibi öncül belirtiler olabilir. Kimi kadın hastalar bunu adet öncesi yaşanan değişikliklere benzetmektedirler. Bazen başağrısı ataklarından önce bazı nörolojik belirtiler olabilir, örneğin bir yada iki gözde görme kaybı yada farklı görüntülerin varlığı, his değişiklikleri, konuşma bozuklukları ortaya çıkabilir. Buna aura- öncül belirti ya da haberci denilebilir, bu sürecin ardından tipik başağrıları başlayabilir yada olmaz. Migrenli hastalarda %15-20 kadarında bu öncül bulgular görülebilmektedir. Bunlar migrenin farklı türleridir. Hasta hangisini yaşarsa yaşasın migren tanısı almaktadır. Migrende başağıları şiddetli yada çok şiddetli genellikle başın bir tarafına lokalize ve zonklayıcı ( nabız atar gibi) özellik gösterir. Süresi onu tanımamız açısından önemlidir, eğer kişi etkili bir ağrı tedavisi almıyorsa 4-72 saat süreyle ağrı devam edebilir. Ağrı hastanın hareket etmesi, merdiven çıkması, başını yatakta dahi çevirmesi durumunda artmaktadır.
Hangi oranlarda, kimlerde görülmektedir ?
Ülkemizde %16.4 olarak bildirilmiştir. Kadınlarda 2-3 kat daha sık görülmektedir. Özellikle 20 -30 yaşlarında başlayarak uzun yıllar devam etmektedir.
Migren ataklarının tetikleyicileri nelerdir?
Stres, parlak ışık, menstruasyon ( adet siklusları), hormon tedavisi, uykusuzluk, aşırı uyku, stres, stresin ortamdan kalkması, alkol alımı, hava değişimi, bazı gıdalar ( bknz bir alt soru), kokular, yüksek rakım, hava değişimi, kafa travması, fiziksel egzersiz, bazı ilaçların (kimi tansiyon ilaçları, mide ilaçları, hormonlar, bazı ağrı kesici ajanlar), kullanımının atakları tetiklediği bilinmektedir.
Migreni tetikleyen gıdalar nelerdir, nelerden kaçınmalıyım?
Alkol, aspartam içeren tatlandırıcılar, eskimiş peynir, fermente edilen yiyecekler, monosodyum glutamatlı yiyecekler ( monosodyum glutamat fast food ve çin mutfağında tatlandırıcı olarak kullanılmaktadır), turunçgiller, bazı hastalarda soğan başağrısını tetiklemektedir. Çikolata suçlanmaktadır ama bu konuda görüşler çelişkilidir, atak başladıktan sonra tatlı yeme isteği ile kolay ulaşılan bir gıda olarak çikolatayı ileri sürülmektedir.
Migrende başağrısına eşlik eden bulgular nelerdir?
Migren başağrısına sıklıkla bulantı , kusma, ışığa, gürültüye, kokuya hassasiyet ve başdönmesi eşlik eder.
Ben migren miyim?
Başağrısı atakları yaşıyor ancak bu konuda kendinizi migren hastası olup olmadığınız açısından değerlendirmek stiyorsanız aşağıdaki sorular size yön verecektir.
Son ay üç içerisinde yaşadığınız başağrıları sırasında
- Midenizde bulantı ve ya kusma hissettiniz mi?
- Işık sizi ( başağrınız olmadığınız zamanlara göre çok daha fazla ) rahatsız etti mi?
- Başağrılarınız çalışabilmenizi ya da günlük yaşam aktivitenizi gerçekleşmenizi engelliyor yada kısıtlıyor mu? Sizi yönlendirmek için bir uzmana başvurunuz
Çalışmalar bu üç sorudan 2’sine yanıtınız evet ise migren hastası olma olasılığınızı %93 olarak saptamıştır.
Migrenin tedavisi var mı?
Migren pek hasta tarafından tedavisi olamayan bir hastalık olarak bilinmektedir. Bu kısmen doğru ama diğer bir bakış açısıylada yanlış bir yargıdır. Atağın kısa süre içinde sonlanması (atak tedavisi) ve onu ataktan koruma ( koruyucu tedavi) tedavide iki temel amaçtır. Atak tedavisinde hastayı biran önce başağrısından kurtarmak, eşlik eden bulguları (bknz bir önceki açıklama) gidermek ve yaşam kalitesini arttırmak hedeflenir. Tek başına atak tedavisi almak genellikle bir sonraki atağın gelişmesini engellemez, hatta reçeteli ya da reçetesiz alınan ilaçların sık sık kullanılması, başağrılarının sıklığını arttırabilir. İlaçların aşırı kullanımına yol açabilir. Pek çok migren hastasının koruyucu- önleyici tedaviye ihtiyacı vardır. Hedef, migren ataklarının sıklığını, şiddetini, süresini azaltma, özürlülük yaratan durumun ortadan kalkması ile yaşam kalitesini arttırılmasıdır. Bu ilaçların kulanılması her zaman çok kolay olmamakta özellikle yan etkileri nedeniyle zaman zaman hastalar tarafından tedavi sürdürülememektedir. Hekim tarafından bu konudangerekli bilgilendirilme yapılmalı ve tedaviye düşük dozda başlanmalıdır. Düzenli yaşam, sıvı ve beslenme dengesinin sağlanması, egzersizin, iyi nefes alma tekniklerinin ve stresle başetme yöntemlerinin mutlaka hayata sokulması geliştirilmesi, tedavide yardımcı olacaktır. Hasta başedemediği atakların varlığında ve sıklaşması durumunda mutlaka ilgili hekime başvurmalıdır.
Gerilim başağrısı nedir?
Genellikle başın iki tarafında baskı ya da sıkışma hissi veren başağrılarına gerilim tipi başağrısı denilmektedir. Bulantı yada kusma eşlik etmez özellikle stres, yorgunluk, kötü pozisyonda oturma bu ağrıları tetiklemektedir. Başlangıç yaşı 25-30 arasında, kadınlarda biraz daha yüksek oranda görülmektedir.
Küme başağrısı nedir?
Nadir görülen, çok şiddetli, göz çevresine yerleşen, tek taraflı bir başağrısıdır. Çoğunlukla alkol ve sigara kullanan 30-50 yaşta erkeklerde görülen bir başağrısıdır. Ağrı ile birlikte aynı tarafa gözde kızarıklık, göz kapağında düşme ve şişlik, göz bebeğinde küçülme, yine aynı tarafta terleme değişiklikleri vardır. Mevsimselözellik (sonbahar, ilkbahar) göstermesi ve ritmik seyretmesi nedeniyle bu isimle anılmaktadır. Ataklar klasik ağrıkesicilerle geçmeyecek kadar şiddetli 15- 180 dk sürmektedir. Hasta atakları başladığında bu konuda yetkin bir sağlık merkezine başvumalıdır.
Aşırı ağrı kesici kullanımı başağrısına yol açar mı?
Uzun süreli kronik başağrısı yaşıyan hastalarda bir süre sonra aşırı ilaç kullanımı varlığı, dikkati çekmektedir. 50 yaş üzerindeki kadınların %3-5’i bu tabloyu yaşamaktadır. Klinik çoğunlukla atlanmaktadır.
Eğer kişi son üç aydan buyana bir ya da daha fazla, ağrının kesilmesi amacıyla, düzenli ilaç kullanılıyorsa, başağrısı özellikle bu sık ilaç kullanımı döneminde yoğunlaşmışsa, ilaç kesiminden sonra günlük özellikten çıkıp, önceki ataklı ağrı formuna dönüyorsa ilaç aşırı kullanımına bağlanan başağrısı olarak yorumlanmalıdır.
Başağrısında alternatif tedaviler nelerdir ?
Migren tedavisinde farmakolojik tedavileresas yöntemdir ancak ilaç yan etkileri, ilaç kullanmak istemeyen hasta ve ilaç tedavisinin yetersiz olması gibi durumlarda alternatif ve tamamlayıcı tedavilerin kullanılması önerilebilir. Bu yöntemlerden en sık kullanılan ve en iyi bilineni akupunktur olup güvenilir ellerde kullanıldığında baş ağrısı sıklığı ve şiddetinde azalmayı sağlayabilmektedir. Bio-feedback yöntemi bir fizik tedavi yöntemi olup migren ve gerilim tipi başağrısında etkin bir tedavi yöntemidir. Yoga, meditasyon, relaksasyon egzersizleri kognitif davranışçı tedavi ve aerobik egzersizin migren tipi baş ağrısında ağrı sıklığı ve şiddetini azalttığı gösterilmiştir. Bitkisel ve element tedavilerinden koenzim Q10, magnezyum riboflavin, butterbur ve feverfew tedavilerinin baş ağrısı üzerine kısmi faydalı etkileri olduğu bilinmektedir. Diğer alternatif tedavi yöntemlerine ilişkin yeterli bilimsel veri bulunmamaktadır. Alternatif tedavilerin herne olursa olsun doktor önerisiyle ve güvenilir ellerde yapıldığında faydalı olabileceği akıldan çıkmamalıdır.
Başağrısında girişimsel tedaviler var mı?
Başağrılarında tedavi öncelikle ilaç tedavisi olarak düzenlenmektedir. Cerrahi ve girişimsel tedaviler hastanın ilaç tedavisinden yeterli sonuç alamadığı ya da yapılamadığı durumlarda tercih edilmektedir. Doğru yaklaşım bu uygulamaların tecrübeli merkezlerde yapılmış olmasıdır.
Bunlar alt başlıklar halinde sıralanırsa;
Özellikle sorunlu geçmeyen kas ağrılarında ağrılı bölgeye yapılan enjeksiyonlar tetik nokta enjeksiyonları olarak adlandırılmaktadır.
Distoniye bağlı başağrılarında, kronik migrende, gerilim başağrılarında ve oksipital nevralji ve trigeminal nevraljide Botillinum toksin A kullanılmaktadır.
Kimi başağrılarında (Supraorbital nevralji, migren, oksipital nevralji, küme başağrıları, kraniovertebral eklem hastalıklarında) blokaj yöntemi ile etkilenen sinir üzerine lokal anestezik uygulanmaktadır.
Lomber ponksiyon ardından gelişen başağrılarında BOS basıncını yükseltmek için yapılan yama tedavisi başka bir girişimsel yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır
Isının bu yapılarda oluşturduğu kontrollü yıkım ile elde edilen bir ağrı tedavisi radyofrekans ganglio
rizolisizdir. Özellikle trigeminal nevraljide kullanılmaktadır.
Özellikle servikojenik ağrılarda radyofrekans nörotomi yöntemi kullanılmaktadır. Dirençli olgularda dorsal kord stimulasyonu önerilmektedir.
Dirençli oksipital nevraljilerde, sürekli yarım başağrılarında (hemikrania kontinua) ve kronik küme başağrılarında oksipital sinir stimulasyonu yöntemi faydalı olabilmektedir.
Vagal sinir stimülasyonu medikal ve diğer girişimsel tedavilere yanıt vermeyen olgularda etkili olabilecek bir alternatiftir.
Derin beyin stimülasyonu; dirençli küme başağrıları olgularda etkin bulunmuştur.
Gliserol verilerek özellikle trigeminal nevraljili olgularda bir süre kontrol altına alınmıştır.
Ventriküloperitoneal şant, lumboperitoneal şant ve optik kılıf fenestrasyonu psödotümör serebride uygun hasta gruplarında kullanılmaktadır.
Ayrıca gama knife radyo cerrahi uygulamaları küme başağrılarında ve trigeminal nevraljide kullanılmaktadır.
Nedenin belirlenmesine yönelik araştırmalar sonucunda sinire basıya neden olan vasküler yapıların belirlenip kaldırılması, (örneğin trigeminal nevraljide) bir uygulama yöntemidir.
Yine uygun vakalarda çene eklemi girişimleri,gerekli durumlarda çene hastalıklarında önerilmektedir.
Başağrısında acil ve hemen bir sağlık merkezine ulaşılması gereken durumlar nelerdir ?
Başağrısında alarm belirtileri olarak tanımlanan bu durumlar hakkında hastalar bilgi sahibi olmalıdır. Bazı özellikler ile birlikte başağrılarının varlığı acilen bir sağlık merkezine ulaşılmasını gerektirmektedir.
40 yaşından sonra ve 10 yaşından önce başlayan
Sürekli artış gösteren,
Sabah saatlerinde ortaya çıkan
Ani çok şiddetli başlayan (hayatımın en şiddetli ağrısı ki bunların bir kısmı öncekilerden daha şiddetli migren atakları olabilir)
Yaşananın dışında yeni başlayan ağrının varlığı
Normal sıklık ve şiddette artış
Öksürük, ıkınma, eğilme ya da ayağa kalkma sırasında başlayan ya da şiddetlenen başağrıları
Ağrının hep aynı tarafta olması
Yeni eklenen nörolojik bulgular (güç kaybı, konuşma bozukluğu, görme kaybı, işitme kaybı vb) ya da tansiyon yüksekliği, çarpıntının gelişmesi
Özellikle hipertansiyon, diabet, böbrek hastalığı, kalp hastalığı, kanser, gebelik gibi bilinen durumların varlığında başağrısı alarm olarak algılamalıdır.